Pazartesi, Ekim 16, 2006

wardrobe blues

Yilin yalniz olduguma en lanet ettigim, en tiksindigim gunu an itibariyle bitti. Bu seferki son derece sancili, acili ve uzun oldu. Dort saatin sonunda ben de bittim.

Yazlik kislik kaldiracagima kaslarimi tek tek beceriksiz bir manikurcuye aldirmayi hatta 'biyik aldirma' denilen eziyeti yasamayi, distasi temizletmeyi, yan komsumun bagirsak sorunlarini dinlemeyi, vergi iadesi formu doldurmayi, Fatih Urek'in yilan dansini izlemeyi (bundan ciddi sekilde tiksiniyorum, tiksinti listemde ilk ona girer belki) tercih edebilecegimi dusundum bu arada, Joss Stone dinledim, Kasabian dinledim, Coldplay dinledim, belim agridi, sinirden kudurdum, tozdan hapsirdim.

Biliyorum, basit bir islem, bazi kadinlar seviyordur bile, ama benim icin oyle degil iste. Belki bana yardim edecek bir 'gundelikci' 'X abla'm falan olaydi, agir boklari kendi kendime tasimak zorunda kalmazdim, hayattan sogumazdim. Belki artik begenmedigim her giysinin yerine yenisini alacak kadar zengin olaydim falan, bu kadar nefret etmezdim yazlik-kislik cikarmaktan. Gel gor ki uzun zamandir issizim ben, ustelik sadece Turkiye'de degil, dunyanin her yerinde akademisyen maaslari saka gibi. Oyle kilik kiyafete harcayacak param yok benim anlayacaginiz.

Yazlikkisliklamak benim icin sonsuz sorular, sonsuz pismanliklar, sonsuz sinir bozuklugu ve kategoriler demek. Burasi yaz kosesi, surasi kis kosesi. Burasi kesinlikle giyilecekler kosesi, surasi modasi gecti, ama ne yapayim, yenisini hayatta alamam kosesi. Surasi Koray'in ya olur da kilo verirsem - ya da tam onun kelimeleriyle soyleyeyim, bu kis kilo verdigimde- diye sakladigi, en son 1996da giyilmis giysiler kosesi. Burasi camasir suyuyla lekelenmis ev giysileri kosesi, burasi liseden beri giydigim 'iyi cins' kazaklar kosesi. Surasi kilo aldigim icin icine giremedigim, oldugu gibi kalkan yazliklarin kosesi. Annemin gecen sene ise girecek kizina hediye ettigi is giysilerinin olusturdugu huzunlu baska bir kose. Ceketlerim, ceketlerim, ceketlerim, pardosulerim, paltolarim, paltolarim, yuh kosesi.

Bir yandan giderek yukselen giysi dagina bakip utaniyorum. Bunlar ne ara alindi? Bunlari ne ara giydim ben? Aslinda devamli ayni kotu ve tisortu giyen bir insanin bu kadar seyinin olmasi ayip degil mi? Manyak misin sen? Tuketim manyagi mi oldun? Dunyada o kadar ihtiyac sahibi varken hem...Bir yandan neyine gerek senin yeni seyler diyorum, Super de Boer'deki kasiyere mi begendireceksin kendini, yoksa pazarcilara mi, haspa diyorum.

Atamiyorum atamiyorum. Lekeli olsun, bunu ilk giydigim gun sinemada Shine'i izlemistim, soyle olmustu, boyle olmustu gibisinden bir hikayeyi hatirladigim icin. O tisort Koray'a bir daha asla olmayacak olsa da onu gordugum ilk anda uzerinde oldugu icin. Cimri oldugum icin. Icimdeki yahudi verilecekler kosesine koydugum her iyi cins kazagi gordugunde bir daha omur billah alamayacaksin onu, halis yundu o diyor.

Yun mun, ben artik biktim. Hafiflemeye karar verdim. Giymedigim herseyleri (aman, yani neredeyse herseyleri) verdim. Dolabi acinca varsin hicbisi gormeyeyim, bir kere gercekten 'ama giyecek hic biseyim yok benim' diyeyim, naapalim. Artik biktigim, sevmedigim seyleri gormektense.

16 Ekim, 2006 23:48, Blogger daphnevega boyle dedi...

Geçmiş olsun diyorum ve tebrik ediyorum seni Deniz. Darısı başıma. Çöp ev olacak evim kesin, şimdiden belli. Hiçbirşeye kıyamıyorum. Katiyen giymeyeceğimi düşündüğüm şeyleri de kesip biçip başka giymeyeceğim şeylere dönüştüyorum. Onları da atmıyorum :(

 

sen de yorum yaz

yorumlari kapat