Perşembe, Ağustos 24, 2006

Tia Hellebaut niye bu kadar gec kaldin?

Estetik anlayisim 19 yasima kadar soyleydi. (1) Dunyada gozluklu insanlar vardir, bunlar cirkindir. (2) Dunyada bir de gozluksuz insanlar vardir, bunlar guzeldir.

Gozlugumu ilk taktigimda ilkokulun ilk sinifindaydim. Benimle korkunc alakali annem ve babam gozumun bozuk olabilecegini ancak okula basladigimdan bes ay sonra akil ettikleri icin - ki annemden aldim goz bozuklugunu, nasil hic farketmediler inanamiyorum hala- okul basladiktan dort bes ay sonra dortgoz oldum. Ilk gozluklerim 1 numara miyoptu.

Sonraki yillarda gozlerim alti ayda bir duzenli olarak bir numara buyudu, babam Sisli Optik'e calismaya basladi yani. On yasima geldigimde en buyuk aktivitem kalorifere oturup kitap okumak, beden derslerinde top gelince kacmak (hala yuzume dogru gelen her turlu tehlikeyi sahane bir sekilde savustururum, o gunlerden kalma) ve gozluk takmayacagim zamanlari hayal etmek oldu. Sihirli on dort'u deliler gibi bekledim.

Annemin iddasina gore 14 yas, bir insanin lensle yasayabilecegi en erken yasti. On dordume haftalar kala annem artik dayanamayacagimi anladi, acidi da doktora goturdu beni: Sule Kadioglu, ya da kod ismiyle Kasap hanim. Muayenehane su an bile gozumun onunde. Saatler saatler suren bekleme, bir suru damlali test ve annemle konusmalardan sonra Kasap hanim bana lens kullanabilecegimi soyledi. Ilk denemeleri Bulgar gocmeni disk aticisi gibi bir hemsire ile birlikte musambamsi bisi kapli bir mutfak masasinda yaptim. 1996 yilinda dunyanin nerdeyse tamami yumusak lens kullanirken teyze bana ozel bir eziyet olsun diye cam parcalari vermeyi uygun gordu ama azimle sican betonu deliyor, o cam parcalarini saatlerce ugrasarak, bir suru antreman yaparak bir haftada hizla takip cikarmaya basladim.

Sert lens nasil birseydir diye merak edeniniz varsa soyle cevaplayayim. O lenslerle ruzgarli bir gun sokakta yuruyeceginize Gizem Ozdilli'yi canli dinlemeyi veya Fatih Urek'in yilan dansini izlemeyi tercih edersiniz. Sert lensi takmasi cikarmasi, temizlemesi (yasasin protein tableti, yasasin yanik sac kokusu) kullanmasi bir eziyettir. Doktora bir anlamda hak vermek gerek. Sert lens taktigim bir senenin sonunda gozum oyle bir nasir tuttu ki, sonra en agir goz alerjisi ve hastaliklarinda dahi lenslerimi takabilir hale geldim, can acisi nedir bilmedim, toprak yolda sarsila sarsila giden arabada bile lens takip cikarabilen bir 'sahra tipi kullanici' oldum.

En acikli sey o yazin sonunda okula donunce oldu. Megerse 'gozlukluk' benim ruhumdaymis, gozlugu cikarip tipi degistirmek bir ise yaramiyormus, onu ogrendim. Beni alti yasimdan beri dortgoz bilen arkadaslarim icin gozluk takmiyor olmam bisi degistirmedi. Ben hala ayni Deniz'dim iste: Gozluklu (ruhen), ukala, inek, ziv ziv bisi iste.

Bir sene mutlu mesut cam parcalarimi kullandim, kisin ortasinda ruzgar ciktiginda gunes gozluklerimi takmaktan, kasinmaktan, aci cekmekten gocunmadim kii, korkunc bisi oldu. Bir gun lenslerim gozume yapisti. Apar topar gittigimiz doktor lensleri gozumden soktukten sonra diger arkadaslarina da beni kobaymisim gibi gosterdi, ay bakin ne korkunc kizin gozunde resmen izi cikmis lenslerin diye. Sonuc: Tedavi olayim diye dortgoz olarak gecirilmesi gereken birkac ay, sonunda dunyanin kalan kismi gibi yumusak lens kullanmaya baslamak.

Yumusak lens ayri bir sorundu, zira artik gozlerim oyle numaralara ulasmisti ki, o numara camlar ve lensler oyle piyasada bulunmuyordu, Isvicre'de bir yere ismarlaniyor, sekiz hafta bekliyor, oyle aliyordun. Kac para oldugunu dusunmek bile istemiyorum, anam babam sagolsun diyorum. O donem boyunca Akmerkez Sisli Optik'e her gittigimde gordugum muamelenin benim siparis miktarimla ilgisi olabilir tabii, kara kasima kara gozume hayranliklarindan oyle davranmiyorlardi sanirim.

Yumusak lensler geldi gelmesine de benim goz sorunlarim bitmek bilmedi. Osuruktan alerji kaptigimdan ara ara lensleri kullanmayi birakmak zorunda kaldim, gitmedigim goz doktoru (Siz isim soyleyin, ben muayenehaneyi tarif edeyim, o kadar iddaliyim) kullanmadigim yagli goz merhemi, kortizon, goz damlasi, alerji ilaci kalmadi. Yine de kimse beni gozlugumle gormesin diye kofte gibi olmus gozlerimden iceri o lensleri tiktim, hayir canim acimiyor, aci yok raki, aci yok diye diye okula gittim o hallerde. Kompleks, ah kompleks, o azim baska bir seyi basarmak icin olaydi, belki de simdiye balerindim.

Deprem olduktan sonra korkunc kabuslar gordum, deprem olacak, ben kurtulacagim ama gozluklerim, lenslerim enkaz altinda kalacak, kor kor etrafta dolasacagim. Dusundukce hala fena oluyorum.

Universite birinci sinifta artik bu durumu kabullenmis, omrumce lens ile bogusacagima neredeyse kani olmus vaziyetteyken yine yillik alerji krizlerinden biri geldi, doogruca Ertan'a gittim. Ertan, annemin arkadasi, goz doktoru, benim gozluk takmama ragmen guzel oldugumu dusunen ikinci kisi, super sahsiyet dedi ki, Denizcim bu artik olacak is degil. Bu halinle daha fazla lens falan takamazsin, buyudun, bu yastan sonra gozunun numarasinin artacagi da yok, onun icin seni gelecek aya falan 'cizelim' artik, sen de kurtul.

Cizdireyim dedim, olur, dunden raziydim zaten, buyumeyi bekliyordum. Hemen uc bes hafta sonra cizdiler beni de. Her kim bu operasyonun acisiz oldugunu soyluyorsa yalanci ve dombilidir yalniz, belirteyim. Bayagi bayagi aciyor, cikan ses ve yanik protein kokusu da epey dehset verici. Hem de goz bu, insan urkuyor. Ama hepsine deger. On iki sene, gozluk, arkadaslarinin dalga gecmesi, alerjiler, lensler, kasintilar, sunlar bunlari bir kenara toplayinca o aci hic bisi kaliyor.

Ertesi gun hayatimda ilk defa yatakta gozumu actigimda gozluge falan gerek kalmadan kutuphanemdeki kitaplarin isimlerini gordum. O gun okumayi yeni ogrenen cocuklar gibi gordugum butun tabelalari okudum. Bagdat caddesinde ortada bi yerde durup heyecandan olerek arkadaslarimi aradim, ben minibusun uzerindeki yaziyi gorebiliyorum diye. Omrumce unutamayacagim kadar mutlu bir gundu o benim icin.

Gozlukten kurtulunca ben baska bir insan mi oldum? Hayir, elbette ki oyle bisi yok. Ama cok daha mutlu biri oldum, kendime guvenim, guzel bir kadin olduguma olan inancim artti. Hayatim rahatladi. Deprem fobim azaldi. Ruhum 'gozluk' oldugu icin yine inek, ziv ziv, pimpirikli, huysuz, ukala olmaya devam etttim mi? Evet.

Goteborg'da bu sene iki tane gozlukle yarisan atlet gordum. Fransiz bir uc adim atlamaci adam ve Tia. Keske Tia ben ergenken ortalikta olsaydi, keske gozluk sadece kutuphaneyle, ineklikle, ukalalikla bagdastirilan birsey olmasaydi, keske gozluklu ama guzel, gozluklu fakat cekici kadinlarin resmi olsaydi dergilerde veya televizyonda arada bir. Keske 'beni bastan yarat' temali filmlerin en azindan bir tanesinde kizin gozlugune dokunmasalardi diye dusundum.

Onun icin, yurru Tia, belki seni gorup de atletik olmak, spor yapmak gozlukluyken de mumkunmus diye dusunen bir kiz vardir, belki onun komplekslerini alt etmesine biraz olsun yardimci oluyorsundur. Bu 'ruhu gozluklu' kardesin seni hep destekleyecek.

24 Ağustos, 2006 13:01, Blogger şule&hatice boyle dedi...

sevgili deniz benim başımdan geçenleri öyle güzel anlatmışsın ki. gülümseyerek okudum. ama tabi ben lens olayını 1 yıl sürdürebildim. baktım olmuyor çıkarttım attım lenslerimi ve oh be gözlük ne kadar rahatmış dedim. 2 yıl kadar gözlükle devam ettim sonra yine yavaş yavaş bana batmaya başladı gözlük. düşün yani ilkokuldan beri gözlüklerle bütünleşmişsin, çıkarınca hiçbir şeyi net göremiyorsun. denize girince etrafı göremiyorsun, sabah kalkınca elin birşeyleri arıyor, tvnin karşısında gözlüklerle uyuklayamıyorsun, kışın otobüse binince camların bembeyaz buhar oluyor ki en berbatı budur bence, bir de yağmurda kafa aşağıda yürümek var tabi :) ben de sonunda karar verdim ve 8 ay önce çizdirdim gözlerimi. ilk gece sabah kadar gözlerimi ara sıra açıp görüyor muyum diye bakıp durmuştum. Gerçekten de çok güzel bir şey gözlüksüz ve lenssiz dünyaya bakabilmek. tatilde de denizin dibini deniz gözlüğüyle bir güzel izledim, rahat rahat güneş gözlüğümü taktım. benim sorunum güzel olamamaktan çok rahat olamamaktı :) umarım ameliyattan sonra numaralarım artmaz diye uzun bir süre dua ettim şimdi de etmeye devam ediyorum :)

şule..

 
24 Ağustos, 2006 14:22, Blogger Parizyen Ay Lambasi boyle dedi...

=)
beni vazgecirdiler lazer isinden.
goz hassas da, olmaz da, mis gibi lense devam da...
bakalim, ne zaman karar verip yaptiricam, ne zaman gune gozlerimi acar acmaz her seyi gorebilmeye baslicam...

 
24 Ağustos, 2006 14:32, Blogger Deniz boyle dedi...

Sule gozlukle bu memlekette yasadigimi dusunmek istemiyorum pek, silecek taktirmam gerekirdi camlara heralde. Hos etrafta da cok gozluklu var, bi sekilde idare ediyorlar ama ben almayayim, alana mani olmayayim.

Fake Plastic Girl, lens takabilecegin belirli miktarda yil oldugunu soyluyor doktorlar, belirli bir zamandan sonra goz kapagindaki kaslar yoruluyor, goz kapagi dusuyor. (annemde otuz sene lens kullandiktan sonra oldu, bir ameliyatla duzeldi) Hem vallahi bi yaptir, o kadar yil ugrastigin seylere inanamayacaksin. Fiyat da topladiginda lens suyu+lens+ habire alerjiden dolayi kullandigin ilaclar falanla karsilastirdiginda daha bile uygun gelebilir bazen.

 
24 Ağustos, 2006 14:46, Blogger enne boyle dedi...

Aynı şeyleri yaşadım ben de ama sert lens hiç kullanmadım, yumuşak lens kullandım yıllarca. Ameliyat olmaya karar verdiğimde gözlerim 7.5 derece miyoptu, Veni Vidi Göz hastanesi sahibi Emrullah Bey ile tanıştım ve bir mucize oldu. Bir anda yıllardır korktuğum ameliyatı olmaya karar verdim, anneme bile söylemeden ameliyat oldum. Ameliyat bile diyemeyeceğim bir küçük operasyondan sonra işte 3 yıldır hayata "sıfır" gözlerle bakıyorum ve hiç olmadığım kadar mutluyum.

Ben de paylaşmak istedim.

 
24 Ağustos, 2006 14:59, Blogger Deniz boyle dedi...

Ooo Emrullah Bey'i bilmez miyim hic? Ben de gitmistim bir iki kere, daha kucuksun buyuyunce yapariz lazer demisti bana da. Bi de onun muayenehanesinin yaninda diyar burma vardi, boyle 9 seklinde kadayifli bi tatli vardi o dukkanda. Hmm, olsa da yisek.

 
24 Ağustos, 2006 16:31, Blogger deryik boyle dedi...

Sert lens tecrübesi bizim ailede teyzeme ait. o minyatür cam parçaları bir gün gözünde kaybolmuş! göz pınarının altına doğru lensin ucunu görmüş, çıkaramamış, yarım saat kadar acı içinde kırpıştırdıktan sonra lens yukardan inmiş. O kadr çok dinledim ki bunu, kendim yaşamış gibiyim. Azmine hayran kaldım bu sebeple.
"Keske 'beni bastan yarat' temali filmlerin en azindan bir tanesinde kizin gozlugune dokunmasalardi diye dusundum"e aynen katılmaktayım, diş tellerini de buna dahil edebilirim hatta. 'gözlüklü fakat çekici kadın' olarak en fazla 'öğretmen fantezisi' var, bilmem ki açar mı seni :)

 
24 Ağustos, 2006 16:40, Blogger Deniz boyle dedi...

Deryik, yazarken ben de icimden gecirdim ogretmen- hemsire fantazilerinde aksesuar olmanin disinda diye yazmayi da, vazgectim. Onlar sayilmaz zaten, di mi?

 
24 Ağustos, 2006 17:26, Blogger ycurl boyle dedi...

Deniz az bucuk ayni hikayemiz. Ilkokul 2 de gozluk, 13 yasinda goz ilerledigi icin sert lens (o zamanlar yumusak lens yoktu) takma ve konjuktivite olan gozumden dolayi acile bile gittim ben. Tabii kumda dusurmeler, herkesi dondurup yere dusen aramalar normal rutindi. 7-8 yil oncesine kadar astigmati olanlara yumusak lens vermiyorlardi. O yuzden ben takamadim. 3 yil once niyetlendim ama beceremem diye vazgectim. Bu sefer gittigim doktor astigmatin cok dusuk yumusak lens takalim, 6 ay sonra da lasik'e uygun olup olmadigina bakariz dedi. Ama benim yasim ilerlemesine ragmen miyop surekli artti. (babamdan gelen genler sagolsun) 6 ay sonra artis olursa ameliyata uygun degilim :(

 
24 Ağustos, 2006 20:44, Blogger Mert boyle dedi...

Bir arkadasimin cok "sakaci" bi kiz arkadasi vardi, kiz saka olsun diye cocugun lens kabina caktirmadan mandalina sikmisti. Cocuk bir hafta kirmizi gozlerle dolandi, kiz arkadasindan da isik hiziyla ayrilmisti.

 
26 Ağustos, 2006 01:11, Blogger crystalsdreams boyle dedi...

en güzeli çizdirmek denizim evet katılıyorumm..çizdirip kurtulmak..
ben yaptım 4 sene önce,herkesi de çizdirmek için kolundan tutup alman hastanesi ali bey'e götürdümm..fekat o çizdirme ameliyatı da aynen dediin kadar sinir bozucu bişiydi..ama değerdi..
o lenslerin göze batması ile verdiği rahatsızlığı unutmak mümkün diill..hele bi de lens solüsyonun yanında yokken o lensler batar ve hatta düşerse gözünden, ya da kaçarsa gözünün derinliklerine..benim de en büyük paranoyam lensin gözümden kayıp burnuma ya da beynime doğru ilerlemesi düşüncesiydi:))..ıyy!

peki sen lensin solüsyonu olmiince kendi tükürüünü kahve fincanına koyup içine de lens bırakan birini duydun mu:)doktorun dedii çözüm buydu o durumda!

 

sen de yorum yaz

yorumlari kapat