Pazartesi, Ekim 02, 2006

bizimkisi bir ask hikayesi- episode 1





Oyle uc gunluk, uyduruk, magazinsel bir ask degil bizimkisi, ben bir yil boyunca hasret cekiyorum. Haliyle vuslat heyecan verici oluyor. O gunun sabahindan soruyorum Koray'a gidecek miyiz, gidecek miyiz diye. Sakin ol diyor, tamam diyor, ne zaman goturmemezlik ettim, ask olsun diyor. Hazirlaniyorum, gidiyoruz.

Once yogurdumuz, kozde pismis domateslerimiz falan geliyor, kabuklarini soyuyor, kirmizi toz biber ve kimyonu tabagin bir kenarinda tepecikler yapip karistirip bekliyorsunuz. Nihayet koftelerimiz. Numune gibi, bes tanecik. Tadi damaginda kaliyor tabii, abi diyorsun, bi ekstra buraya. O bir ekstra oluyor iki, uc, dort. Gereketikce domates takviyesi de yapiyor garsonlar, iyi bakiyorlar. Dunyanin en leziz yogurdu da olaya eslik ediyor.

Ay bizim bulusmalar hep heyecanli ama kisa sureli oluyor. Malum, zaman kisitli, midede yer kisitli, aksam yemegine kadar acikmak gerek ki annenin pisirdiklerinden de lupletilsin. Gozumuz ardimizda kala kala veda ediyoruz, gelecek seneye insallah, yirmiiki porsiyon yiyecem Koray, o domatesler ruyama giriyor sonra Koray diye diye.

Hoscakal Degirmen Kofte.