Çarşamba, Ocak 04, 2006

organik, niki niki nik...

Posted by Picasa
Organik yiyecekler beni cok dusunduruyor, yeni yila daha saglikli bir yasam surmeyi umut ederek girmek adettendir ya, bugunlerde yedigim ictigim gozume daha da cok batiyor.

Gectigimiz yillarda faydali bir aliskanlik gelistirmis, her yil hayatimdan zararli olan iki seyi cikaracagimi hedeflemistim. Her gun ictigim on bes tane caya attigim iki sekeri ve litrelerce ictigim diet cola'yi bu sekilde biraktim, cok da memnunum. Ayni sekilde beyaz seker ve beyaz un kullanmayi da denedim ama ne yazik ki zor bisey kepekli un aramak her yerde, ben de usengec bir insanim bir un almaya yan koye, degirmene gidemem.

Organik meyve sebze tuketmek de bu saglikli yasam hezeyanlari icinde sigarayi birakmadan evvelki son durak, ama beni zorluyor epey. Oncelikle organik yiyecekler cok pahali: eger yedigim ictigim herseyi organik almaya karar verirsem cok saglikli bir rejimimiz olacagindan eminim, ayin son bes gunu ac yasayacagimiz icin bir tur detoks bile olabilir hatta.

Ayrica organik yiyecekler cok ama cok cirkin tipliler: Uzgunum elma aldigimda curuk carik olmamasini istiyorum ben, salondaki canagin icinde durduklari icin meyvelerim, cogu zaman renk uyumuna gore meyve aldigim bile soylenebilir. Her ne kadar Turkiye'den dondugumde sekiz hafta evvel aldigim elmalarin hala piril piril oldugunu gormek beni korkuttuysa da (bu kadar dayandigina gore kim bilir icinde neler vardir, di mi?) bi ton para odedigim seylerin bir de yamuk yumuk olmasina katlanamam.

Hem oyle olaganustu, sahane bir tad da almiyorum organik seylerden, aksine mevyelerin- belki de dogal oldugu icin oyle geliyor- daha az tatli, sebzelerin ise 'tuhaf' geldigini soyleyebilirim. Organik et ise buyuk bir palavra bence, Rick Stein'in pek sevdigi yemek yarismalarindan da gorecegimiz gibi (Rick Stein supermarketten, kasaptan ve organik bir ciftlikten aldigi kuzuyu/ tavugu vs.yi pisirip denetiyor millete, kendisi de yiyor, hangisi hangisi diye tahmin ediyorlar) yillardir 'cop' yemege alismis damagimiza tuhaf geliyor o tadlar, katki maddelerini ariyoruz.

Yine de kizlarin regl olma yasinin giderek dustugunu, kucucuk kiz cocuklarinin memeleri oldugunu, yok efendim obezitenin alip basini gittigini (ben cocukken her sinifta en fazla uc bes sisko olurdu, simdi cocuklar kocamanlar) gorunce diyorum ki, bir gun cocugum olursa ona organik seyler yediririm sadece.

Belki sigarayi birakinca kar ettigim parayi da organik yiyeceklere yatiririm, kim bilir?

04 Ocak, 2006 12:10, Blogger Ilgaz Gürses boyle dedi...

Organik yiyecekler iyi hoş da ıspanak mevsiminde pazarda körpe ıspanaklar 1 milyonken organik diye pakette satılan eciş bücüş olanların 3-5 milyona satılması bana saçma geliyor. Suniliği ve zararı açık seçik ortada olan gıdalardan (örneğin kola, cips, şeker, katı yağlar vs.)uzak durabilsek bile bence yeterli olur sağlıklı beslenmek için. Ama genleriyle oynanmış gıdalara diyecek lafım yok, bence tam bir rezalet onlar. Yakın gelecekte herkesin fantezisi kendi çiftliğinde üretip yemek olacak bence. Ondan sonra da avcı-toplayıcı döneme gireriz artık :)

 
04 Ocak, 2006 12:12, Blogger mono boyle dedi...

walla türkiye bu anlamda daha yavaş bozuluyo, hala küflenen ekmekler, bozulan sebze meyveler satın alabildiğimize göre, umarım böle devam eder, zira içinde bi kurtun yaşamak istemediği bi kayısıyı ben de yemek istemiyorum :)

 
04 Ocak, 2006 12:14, Blogger mono boyle dedi...

ha bi de doğal olup olmadığını bilmediğim baby sebzeler var minik minik kabaklar patlıcanlar havuçlar mısırlar falan, görüntüleri beni cezbetse de direniyorum şimdilik.

 
04 Ocak, 2006 12:21, Blogger elif boyle dedi...

yarama parmak basmışsınız. fakat ben (amsterdam'da) öyle sonu gelmez çeşitlilikte organik sebze meyve bulamıyorum. bir kuru ve paketli ürünler var (yediğim müsli gibi) bir de bazen domatesin organiğinden bulabiliyorum. nerede o meyveler filan?

 
04 Ocak, 2006 12:29, Blogger Deniz boyle dedi...

Elif, Amsterdam'da da eminim pazarda sadece organic satan bir stand vardir, burada en azindan oyle. Ayrica reformhuis denilen yerlerde organik bakliyattan recele, cikolatadan ne bileyim organik terlige kadar herseyi bulmak mumkun.

Supermarketlerde de Zonnanatura marka urunler ve yesilliklerin orada yesil plastik paketle ambalajlanmis urunler organik oluyor genelde, dikkatle bakinca goruyorsun. Ya da 55 centlik havuclarin yaninda 1.23'e ufak bir paket havuc gorunce ne bu deyip bakiyorsun, organik cikiyor.

 
04 Ocak, 2006 14:06, Blogger Vladivostox boyle dedi...

bu urunlerin pahali olmasinda organikligin yani sira resimde de gorulecegi uzere 'fair trade' in de bir payi olsa gerek. hani biz fazla verirken onu ureten insanlar da belki daha duzgun sartlarda calisiyorlardir. bu acidan bakmak lazim bi de :)

 
04 Ocak, 2006 14:32, Blogger elif boyle dedi...

şimdi hatırladım, organik patates almıştım ben. normal patatesten pahalı değildi ama iki gün içinde filizlendi. mis gibi organik işte.

bir de bir limon vardı dolapta, kesik olduğu halde 2 ay dayanmıştı. genlerine asit enjekte etmişler herhalde.

 
04 Ocak, 2006 15:54, Blogger Deniz boyle dedi...

Elif, organik patatesleri biz de aliyoruz, biraz mecburen. 2kglik paketler halinde baska hicbir patates satilmiyor cunku, patateskafa bunlar gercekten.

Benimkiler de cilginca filizleniyor, arada bir bakiyorum ilginc sekillerine.

 
05 Ocak, 2006 13:33, Blogger  boyle dedi...

organik bitkilerle organik olmayan ama gen değişimine uğratılmamış bitkiler arasındaki tek fark, organik olanların gübre, böcek ilacı gibi nesneler kullanılmadan üretilmiş olmasıdır. bizim memlekette olmasa da, medeni memleketlerde tarım ilaçları ve gübreler kontrolü kullanıldığından aslında organik damgası olmayan geni değiştirilmemiş bitkiler de rahatlıkla yenebilir. bitkilerin bazı türleri diğerlerine göre daha dayanıklıdır. örneğin demir elması denen bir cins, aylarca bozulmadan dayanır. toplanırken, taşınırken darbe almamış elmalar suyu çekilse bile bozulmadan dayanır epeyce. babannemin elmaları mesela balkona koyunca istanbulda 2 ay kadar çürümeden duruyor karton kutuda. asıl yememeniz gerekenler a) gen değişikliğine uğratılmış bitkiler, b) sera bitkileri. çünkü seralarda yoğun şekilde hormon takviyesi yapılır. bir de çok basit bir kural var, mevsimi değilse yeme. mevsim dışı bitkiler ya geniyle oynanmıştır, ya da seradan gelmedir.

 
06 Ocak, 2006 12:03, Blogger ycurl boyle dedi...

Acikcasi sen B2'nin yazdigi birseye katilamayacagim o da elmalarin dayanikliligi konusunda. Bi kere burada elmalari waxliyorlar. Bu wax ise meyvenin parlak olmasini ve uzun sure dayanmasini sagliyor. Organik elmalar ise bu wax surecinden gecmiyor. Evet her meyve ve sebzeyi mevsiminde yemek var ama bu ulkede pek cok meyve ve sebze gen degisikligine ugratilmis. Cunku her mevsimde her meyve ve sebzeyi raflarda bulmak mumkun.
Organik urunler burada da pahali ama kesinlikle daha lezzetli. Burada bir arkadasim 1 yasindaki ogluna organik meyve sebze yediriyor. Kendilerine normal ama bebege organik urunler aliniyor.

 
06 Ocak, 2006 13:05, Blogger YesilErik boyle dedi...

Bir ufak ek de benden. Hormonlu olmasi sadece daha lezzetsiz yapiyor sebze meyvayi, erken olgunlastirdigi icin. Yenilen seyin su gibi olmasi disinda bir zarari yok bildigim kadariyla. Ama kesinlikle katiliyorum, mevsiminde yemek lazim her seyi.

 
06 Ocak, 2006 19:12, Blogger Isil Simsek boyle dedi...

Baby sebzeler bildigim kadariyla hibrit meyveler ve pek saglikli degiller.
Maalesef burada da meyveleri waxlamaya baslamislar. Gecenlerde Migros'tan aldigim elmalar o garip maddeye bulanmis sekildeydi!

 
09 Ocak, 2006 10:53, Blogger alduvak boyle dedi...

Küçükken Antalya'da seracılıkla uğraşan bir aileye misafir olmuştuk.. büyükler sohbet ederken ben ev sahibi hanımın sakallarını izliyordum.. anneme sorduğumda hormonlu sebze tüketmekten öyle olduğunu söylemişti.. korkudan, yediğim herşeyin hormonlu olup olmadığını soruyordum o zamanlar..

 

sen de yorum yaz

yorumlari kapat