Pazartesi, Kasım 21, 2005

enschede'de hicbisi olmuyor.

Giderek daha az yazmaya basladigimin farkindayim. Birbirinin tipkisi, amacsiz ama yine de eglenceli, sakin gunlerin tekrari gunlerim. Uzuuun bir haftasonu, bayram tatili gibi.
Nihayet artik ogrenci olmadigimi, birkac hafta sonra okula donmeyecegimi kabullendim. Is bir tek simdiki durumumu, 'ev kadini' olmayi kabullenmeye kaldi. Is arama halleri biraz daha, azicik kesinlige dogru yol almamiz haline kadar bekleyecek sanki.

Haftasonu boyunca soyle yavas yavas haslanmis, catali batirsan etleri dokuluverecek tavuk gibiydim. Bir kiriklik, bir yorgunluk...Cuma gunu Gronau'da istasyonda uyumaya baslamamdan belliydi bir sorun oldugu. O aksam saat sekizde elimde kitabimla yatakta, saat sekiz bucukta kirkinci uykumdaydim. Cumartesi sabahi iyilesmis olduguma inanarak kalktim, her yeri buz tutmus, bizde bir nese bir nese. Kisi ozlemisiz, biz kisi seviyormusuz megerse. Guzzelce giyinip pazara gittik, kis ruhuna uygun bir sekilde kereviz, portakal, dolmalik biber (dolma pisirelim de evimiz ev gibi koksun, di mi efendim) alip donduk yuvamiza.

Aksamustu huzur icinde sicacik evimizde oturuyor, yesil cay iciyor, dekorasyon dergilerini karistiriyordum. (Hayir efendim, para verip de dekorasyon dergisi alacak degilim elbette, bankamiz hediye olarak abone etti bizi, onun icin geliyor eve dergiler) Iyi hos seylermis dergiler, bazi arty-farty sahsiyetlerin icinde hicbir normal insanin rahatca yasayamayacagi ayagini uzatip oturamayacagi koltuklari, ne bileyim bir kapuska pisiremeyecegi mutfaklari, tuvaletin deligini bulamayacagi tuvaletleri gosteriyor, hayatimi renklendiriyor, aydinlatiyor beni. Sonra reklamlar dikkatimi cekti, bu sahane esyalarin satildiklari magazalari gosteren: O an tasrada yasamanin nasil birsey oldugunu anladim arkadaslar. Tek bir urun bile (ortopedik yataklar haric) birakin Enschede'de bir dukkanda, civardaki sehir(cik)lerdeki hic bir dukkanda satilmiyor. Hollanda'nin dogusuna boyle dizayndi, tasarimcili koltuktu pek gitmiyor anlasilan. Tabii tuhaf olani benim yasadigim yer ile dukkanlar uzerinden boyle bir baglanti kurmam. Berlin'de Zara ve Mango gorup sevinmem, nihayet 'normal' bir yere geldim demem normal mi?

Cumartesi aksami televizyon karsisinda, battaniyeyle butun olarak, baileys+viski karisiminda sifa arayarak, sonra da erkenden uyuyarak gecti. Pazar gunu, aksamustune dogru evde oturmaktan oylesine bezdim ki, Koray'a guresmeyi teklif ettim, tinmadi bile, cesaretlendirmek icin pat diye bir tekme attim sandalyeye, bana disari cikalim istersen, biraz acilirsin belki dedi, deli sakinlestirir gibi. Elizabethtown'a gittik, icimiz acildi, buzz gibi sogumustu hava eve donerken, ben biraz daha usuttum herhalde yolda ki, iyice kotu hissetmeye basladim kendimi. Tam koltukta oturmus bana neyin iyi gelecegini dusunuyordum ki, Koray haince kanima girdi, bir anda kendimi ocagin basinda sarimsakliyogurtlusalcalikirmizibiberli makarna yaparken buldum. Onbes dakika sonra rejimin uzerine bir bardak su icmis olarak, exedrin pm'in ve makarnanin verdigi agirlikla yataga dogru surundum.

Bu haftasonundan cikarilacak dersler var mi? Var tabii: oncelikle anladim ki rejim yapmak hayatinda yemekten baska cok da fazla zevk yok ise, bir de mesguliyetin yok ise akillica bir is degil. Ayrica eger tasrasinda yasiyorsan bir yerin, sehirli aliskanliklarini bir yana birakmakta fayda var. Yok oyle her aklina geleni, her gordugunu sokaga cikinca bulmak. Yerini bil.

21 Kasım, 2005 21:37, Blogger Mert boyle dedi...

benim bulundugum sehirde istanbul'dan sonra kasaba gibi, gece disari ciktigimda sokaklarda insan gormeyi ozledim...

 
22 Kasım, 2005 08:57, Blogger mono boyle dedi...

deniz boşver yaa, designer kanepe olsa enschedede gidip alcan mı sanki, üzme canını, hem internet var orda alırsın çok canın isterse.

 
22 Kasım, 2005 10:07, Blogger Deniz boyle dedi...

Pinarcim, olay kanepenin alinabilme ihtimalinde gizliydi zaten. Hani, istersem bir dukkana gidip pit diye gorememek sarsti beni. Ama sen Ankaralisin, alisiksindir zaten :)))(

 

sen de yorum yaz

yorumlari kapat