Pazartesi, Kasım 07, 2005

Deniz ve Koray doga muzesinde

Pazar sabahi saat sekiz bucukta gozunu acti Koray, muzeye gidelim bugun diye tutturdu. Sabahin korunde bir anda gelen bu sanat askina mi sasayim, donup kicimi uygar insanin uyanma saatine kadar biraz daha mi uyuyayim diye dusunurken uykum da kacti, kalktik.

Bizim sirin koyumuzde iki adet muze var, birisi bildiginiz sanat muzesi, digeri de doga muzesi. Bildigimiz sanat muzesini defalarca gezdik, icindeki herbiseyi biliyoruz, guzel, hos ama biliyoruz iste. Eh bari degisiklik olsun dedik, koyulduk yola. O kadar kaptirmisiz ki kendimizi olaya gittigimizde henuz acilmamisti muze, kapinin onunde oyalandik bir sure bizim gibi bekleyen bir baba ogula bakarak.

Megerse canlarim, fosil olsun, mineral olsun, kemik olsun Koray'in icinde yanan atesmis. Adamin gozu parladi fosillere bakarken, bana nasil olustugunu anlatirken, anlatti da anlatti. Huzur icinde ilk odayi geziyorduk ki, bir anda geldiler.

Cocuklari hangi kosullarda, nasil sevdigimi defalarca anlatmistim, tekrar etmeye gerek duymuyorum, dolayisiyla bir avuc muzeye degil de ahira gelmis gibi davranan sarikafaya karsi nasil hisler besledigimi tahmin edersiniz. Ilim irfan edinmeye sadece onlarin hakki oldugu icin sanirim muzeyi babalarinin mali sanarak terore bogdular, analari babalari da killarini kipramadi ya, yanlis zamanda doguduguma iyice kanaat getirdim. Ben oyle gurultu yapacak olsam cocukken -yapacak cocuk degildim ya, hani olursa dedim- annem ya da ablacigim etlerimi cimdirirdi sanirim.

Allaha sukur birbirinden bagimsiz odalardan olusuyor muze, biz de hizla cocuksuz yerlerine dogru kactik. Nefis fotograflar cektik bu arada, her zamanki hastaligim tekrarladi cunku: Ben nerede bir heykel gorsem ya da buyuk bir sergilenen materyal (bu durumda mamut kemikleri vardi mesela) konuyla alakali bir sacmalik yapmadan ve bu durumu olumsuzlestirmeden duramiyorum. Heykeller benim elimden cektigi kadar hic kimsenin elinden cekmedi herhalde, vandal degilim ama arsizim. Pekin'de mesela, Yasak Sehirdeki resimlerim soyle: Deniz ejdarha heykeline sarilmisken, Deniz komik tipli bir canavarla yanak yanaga, Deniz baska bir heykelin gozunun icine 'muhabbetle' bakarken, vs...Bu sefer de Koray'la cesitli hayvan kafataslarinin yaninda yuz ifadelerini aynen taklit ederek poz verdik, sonra anirarak gulduk.

Muzenin mineraller kisminda Koray kendini tamamen kaybeterek kirk dakika kadar ametistlerin nasil olustugunu, aptal altininin nasil bisi oldugunu , kristallerin farkini flan anlatti ki, lisede boyle bir kimya hocam olsaydi belki de nefret etmezdim kimyadan diye dusundum. Bir de muze gonullusu falan olsa kocam, nefessiz kalana kadar bir suru velete bunlari anlatirdi diye dusundum.

Eh, ben altta kalacak degilim ya, en yakin zamanda bir Ortacag muzesine gidelim de ben de orda bildiklerimi anlatayim. Cumartesi gunu kutuphanenin indirim kosesinden su kitabi aldik bir bucuk yuroya, once bir hatmedeyim, sonra anlatayim ben de. Aksi takdirde Koray'in bu hayatta benden ogrendikleri GalaPasaSamdan bilgileri, kim kime vermis, Kosla Oxi Action'un hayatimizdaki yeri ve onemi, bestseller listelerinde neler var'dan baska bisi olmayacak. Feci gaza geldim, bir an evvel calisip muzelememiz gerek, tutmayin beni.

07 Kasım, 2005 17:05, Blogger koray boyle dedi...

carpilacaksiniz iki muze var derken. sunlari da ekleyelim :)

- museum jannink var, twente muzesi. bolgenin gunluk yasamiyla alakali her sey varmis 1600'lerden itibaren. endustriyel bilgi agirliktaymis gibi bir izlenim birakti bende ama goremden bilinmez (etti bir)

- banliyo treni muzesi var esas: museum buurt spoorweg! (evinde 'legendary trains' diye bir kitap olan birileri tren muzesine gitmelidir hem)

 
07 Kasım, 2005 23:10, Blogger Minik Patikler boyle dedi...

:) cok eglenceliydi okumasi :) Hep boyle guzel eglenceli gunleriniz olsun..

 
08 Kasım, 2005 06:42, Blogger uzaktan boyle dedi...

biz de homer'la cam muzesine gitmistik burda ama ufleme cam gosterisi haricinde berbat bi yerdi,zaten cok kucuktu :)

 

sen de yorum yaz

yorumlari kapat