Pazartesi, Kasım 14, 2005

Deniz ve Koray Berlin panteri

Oy oy oy dort gun o kadar cok guldum, konustum, yedim, ictim, gordum, gezdim, sevindim ki simdi dusundugumde yoruldum birden. Basliklarin giderek Aysegul mutfakta tadi aldiginin farkindayim ama baska bir ifadesi yok bu olayin, Berlin panteri olduk. Yalniz bu panter azicik tembel, biraz da sefa duskunu, oyle atletik atletik seyler yapmadik, dort gune bir mutfak bira, bol bol raki, bir turistik tur, bir adet 3d film, bir adet siir dinletisi, iki el bowling, bir mac, birkac alisveris turu, bir tai chi seansi sigdirmayi basardik.

Gulduk efendim, anira anira. Donna hanim'in memleketinde bulusup da arabaya bindigimiz andan Koln'de ayrildigimiz ana kadar. Ben sanmistim ki, gunlerdir manyak tempoyla calisan, uyuyamayan bir insan arabaya biner ve uyur. Hayir, aylardan sonra ilk defa gorusmenin helecani ile carcarcar hizinda konustuk biz Donnayla Berlin'e giderken, onde Koray ve Beton sakin sakin arabalardan, bilgisayarlardan bahsettiler.

Berlin inanilmaz bir yer. Gercekten. Avrupa'dasin ama degilsin, buyuk sehirdesin ama park edebiliyorsun, trafik yasamiyorsun, cantani calip seni oldurecekler mi diye korkmuyorsun, arabada giderken kapilari bile kitlemiyorsun. Dahasi hayatini tek kelime Almanca bilmeden, sadece Turkce konusarak yasayabiliyorsun. Dikkatinizi cekerim, idare etmeden, gercekten yasayabiliyorsun. Hersey, ama herseyin Turkler icin bir cozumu var. Turkiye ile ilgili ozledigin hersey Berlin'de var (simit yedim ben, taze ve sicak kuruyemis de yedim)

Tabii haliyle, anlam kaymalari da var bu sehirde. Market ve Turk marketi benim icin ayri seyler mesela, burada Donna veya Beton markete gidelim dediklerinde zaten bir Turk marketinde buluyoruz kendimizi. Gelir gelmez de oyle yaptik zaten. Enschede'deki butun Turk marketlerinin toplamindan daha buyuk tek bir markete gidip alisveris yaptik. Benim gozum dondu sevincten, taze yufka ve taze kadayif gorunce icimden aglamak geldi. Paketlerimizi yuklendik gittik Donna ve Beton malikanesine.

Ilk aksam saat dort bucuga kadar hic durmadan konustuk, resim baktik. Donna ve Beton da bizim gibi fotograf manyagi imis megerse, (dort gunde 300 kusur resim biz, bir o kadar da onlar cekti, gerisini siz dusunun) butun eski resimlere baktik saatlerce, tanimadigimiz insanlarin ailelerini, akrabalik iliskilerini konustuk. Sonra feci bisi oldu: Koray pis takintilarini Beton'a da sardirdi, Gures havasi ismindeki 17 dakikalik bir sarkida hayatlarinin anlamini buldular, delirdiler delirdiler, tekrar dinlediler. Sonra bayildik uykudan.

Ertesi sabah heyecanlar icinde uyandim, sabahin koru denilecek bir vakitte, zira yeni bir sehir beni bekliyordu. Yorgunluktan bayilmis, bir aydir evinden uzak olan ustelik kendi yatagini bize vermis zavalli evsahibi ciftimiz uyuyordu. Ben de televizyon izledim bir sure, dus yaptim, insan icine cikabilecek hale ancak gelmistim ki, uyandilar onlar da. Iyi isabet oldu, benden baska kimse sabah huysuzlugu yasamiyor cunku. Kahvalti ettik uzun uzun, kahvalti hazirlarken ben Donna hanimin mutfagindaki herseyi karistirdim, artik sorarlarsa mesela nerede duruyor bunlarin kepceleri diye mesela, biliyorum ben.

Aslan soferimiz Donna bizi turistik atraksiyon bolgelerine goturdu sonra, 'Divar'in onunde suh resimler cektirdik, Aziz Berlin'in tepelerinden baktik, 'rehber kizimiz' bize ince ince anlatti her yerini sehrin. Donna tarihine vakif olduk, okulunun binasini, calistigi yeri, cilt ve dis doktorunu, eski oturdugu evi falan gorerek. Sokagin ortasinda tai chi yapan bir grup insani gorunce arabayi durdurup kendimizi disari attik, gruba dahil olup 19 mayis repertuarimin tamamini sergiledim, Beton sacmalamalarimizdan utandi, Koray zaten hemen arazi oldu bu anlara sahit olmamak icin. Sonra aksamin raki hazirliklarini yapmak icin markete gitmistik ki, kotu bisi oldu. Mide spazmlari gecirmeye basladi Donna, sonra bu alisveris boyunca, eve donup yemek yaparken falan devam etti. Oyle ki yuzu bembeyaz kesilip acidan ikiye katlandi kizcagiz. Ben tam artik bir hastahaneye gitsek iyi olur diye dusunmeye basladim ki, masaya oturduk, rakilar konuldu ama keyfim kacti onu oyle gorunce. Derken bir yudum icti, ikinci yudumu icti veee yuzune renk geldi kizin. Agri sanci kalmadigi gibi butun gece sandalye tepelerine cikip hikayeler anlatti, rakinin her derde deva oldugu bir daha kanitlandi.Alti kisinin oylama sonuclarina gore birincilik hala ve hala Burgaz raki'nin, ikincilik Tekirdag altin seri'nin, ucunculuk Efe'nin yas uzum rakisinin oldu. Evin icinde sigara ictik bok varmis gibi, ertesi sabah evcegiz sarimsakli yogurt (bu benim kabahatim, ayica sarimsakli yiyoruz biz herseyi) ve kultablasi gibi koktu uyandigimizda.

Ertesi gun erkek kismisi ozgurlugunu ilan etti, bir irish pub bulup kafalari cekti, ben ise Berlin sanat hayatiyla alakali essiz gozlemler yapmaya firsat buldum nihayet. Gordugum insanlar hakkinda not bile tuttum, unutmayayim da rahat rahat dedikodusunu yapayim diye. Arkadasimi sahnede gormek cok hostu ayricana, her ne kadar o benim baydigimi dusunduyse de ben ortamlarimi bulmustum. Yine de omrumce baska bir siir dinletisine gidecegimi pek sanmiyorum. Sonra Beton bey'in inatla 1001 bira evi olarak andigi 100 bira evine cok ama cok gec bir saatte gidipbir tek biracik icebildik, sonra bize kibarca siktirin gidin dediler. Aslinda simdi dusunuyorum da, gittigimiz yerin kapisini bulmak icin o kadar ugrasmasaydim ben, belki bir bira daha bile icebilirdik. Eve donerkene polisiye olay bile gorduk. Arabanin onune parketmis bes adet polis aracindan cikan polisler bir adami paketleyip goturduler, ben bir koylu olarak olay ciktigina sevinip aval aval seyrettim. Ne de olsa burada boyle birsey olmasi ihtimali yok gibi bisi, hazir bulmusken...

Cumartesi ogleni nihayet Avrupa Turk kanallarini izledim, Gurbetci Saban esliginde sabah kahvaltisi ettik, ben boyz anilar adli grubun fani olmaya karar verdim, Donna hanim saclarini yaparken hic kimseye gostermedigi bir yuzunu bana gosterdi, devv bir alisveris merkezine gidip oyuncaklara biralara ve yilbasi suslerine bakarak neselendik, 'davik' yiyip Isvicre macini izlemeye eve gittik. Sonra resimlerinden gayet iyi tanidigim baska insanlar da geldiler, kalabalik kalabalik maci izledik. Koray okuma gozlugunu evde biraktigi icin, Donna ve Beton yerinde bizzttt yapmadigi icin, yani butun mac ugurlari eksik oldugu icin maci kazanamadik, kader utansin.

Sonra cok helecanli bisi yaptik: bowling oynamaya gittik. Ben hayatimda ilk defa bowling oynadim, anladim ki fred cakmaktas bizi aldatiyor, o toplar o kadar da agir degil. Yaklasik 45.ci atisimda lobutlari vurmayi basardim. Hirsli evsahibi ciftimiz bana taktikler verdilerse de ben umutsuzum bu konuda, herhalde benim beden egitimi hocam olmadiklarina sukretmislerdir.

Pazar gunu yola ciktik Koln'e dogru ki Donna hanim calissin, biz de evimize donelim. Yolda karavan kiralayip tatile gitmeyi dusunduk bir dahaki sefere, gel gor ki benim bir tek lafimla kalan iki saati bok turevlerinden zaman zaman bahsederek gecirdik, ic acici bir seyahat oldu epey. Koln radyosunun Turkce- Almanca programlarini dinledim, Almanca arabesk denilen seyin benim bir dakika duydugum bir sanri oldugunu sanmistim Turkiye'de zap yaparken ki, vallahi de varmis oyle bisi. Sonra bir kosu studyoyu gezdirdi Donna bana, artik gunluk hayatinin gectigi her yeri bilmenin huzuruyla dondum evcegizime.

14 Kasım, 2005 15:39, Blogger koray boyle dedi...

ona pek panter denmez aslinda. alakasi yok ama berlin'in sembolu ayi. hatirlatmak istedim :)

 
14 Kasım, 2005 16:22, Blogger Koyubeyaz boyle dedi...

Offfffffff... offffff... Deniz ben ne diyimki simdi... En iyi tarafindan bakarak yaziyi okuyarak Berlini bende gezmis oldum... diyip kendimi avutuyorum iste..

 
14 Kasım, 2005 22:11, Blogger çalı süpürgesi boyle dedi...

sahi, ne kadar güzel anlatmışsın deniz:) oturduğum yerde koptum maceralarınıza. berlin'i çok merak ediyorum, şu 300 tane fotodan birkaçını flickr'da ya da başka bir yerde albüme koysan da biz de görsek ya?

 

sen de yorum yaz

yorumlari kapat