Pazar, Ekim 16, 2005

istanbul istanbul olali....

Tatil hakkinda yazsam mi yazmasam mi diye dusunuyorum gunlerdir. Tatilin deniz-gunes kismi geceli sanki bir yil olmus gibi geliyor, halbuki daha bundan bir ay evvel, azicik olsa da yanmistim gunesten, sipidik sipidik kumsallarda yurumus, simitle yuzmus, uzum falan yemistim denizden cikinca.

Sonra Istanbul, Koray geri dondu, annemle hayatimda ilk defa iki hafta gecirdik dolu dolu, o zaman farkettim ki Istanbul'u oyle kayitsiz sartsiz sevmiyormusum, deliler gibi aramiyormusum, dunya bir yana Istanbul bir yana demiyormusum ben. Pek kucumsedigim koyumuzde eni konu mutluymusum meger.

Istanbul karmasik bir butun benim icin, dogdugum, buyudugum yer, ailem, arkadaslarimin cogu (kac arkadasim kaldi ki cogu diyorum aslinda?) tanidigim cogu kimse orada, butun 'ilk'lerime yardim ve yataklik etmis Istanbul.

Eve donusler epey sancili surecler, olmasaydi bu konu filmlerde, kitaplarda tekrar tekrar islenmezdi herhalde. Bu sefer canimi acitti, ezberimi dagitti Istanbul. Evet orada hersey hizla degisiyor-du, insanlar farkli bir ritmle yasiyor-du, her gun yeni birseyler oluyor-du. Iyi de, fazla geldi bu sefer. Annemle babamin (yavas yavas da olsa) yaslandigini farketmeyi sevmedim, arkadaslarimin agiz birligi etmiscesine sakin buraya donme demesini sevmedim, sehrin pisligini sevmedim, trafigi sevmedim. Sevmedim iste.
Bir yandan orada olmak istedim, bir yandan da kontrol edebildigim, uzerinde etkim olan, bilindik sakin hayatima, Enschede'ye donmeyi istedim.

Orada yasamaktan, dikkat etmekten, alarm halide durmaktan, bogusmaktan, didismekten, konusmaktan dusunmeye vakit yok hic, simdi buradan, daha uzaktan bakmak mumkun neyi sevmedigime, neyin rahatsiz ettigine. Bugunlerde bununla mesgulum ben de.

17 Ekim, 2005 15:05, Blogger Basak boyle dedi...

Ben İstanbul'a yerleştiğimizden beri bunlara benzer şeyler düşünüyorum Deniz. Hala kendimi misafir gibi hissediyorum burada. Hiç kondurmuyorum kendime İstanbulluluğu. Gün olacak gideceğiz bir yere hissi var hep. Ya da gerçekle yüz yüze gelmemeye çalışıyorum.
Bu yüce İstanbul'un harikuladeliğini de bir biz mi anlamıyoruz, diyoruz Mert'le hep. Hep çirkinliği, pisliği, kötü kokusu, gürültüsü, pahalılığı, trafiği var aklımda. Evimizin içinde o kadar sakin ve mutluyum ki, elimden gelse hiç çıkmayacağım.
"Ulen gezdiğin lokantaların hepsi İstanbul'da!" denilebilir ama o da benim için bir alışma terapisi aslında.
Ya sonuç olarak burası yaşanmalık bir yer değil, gezmelik görmelik bir yer bana kalırsa. Bu öznel bir şey tabii...
Annemle babamın yaşlanmalarını görmek beni de çok etkiliyor. Ooof Deniz nerden okudum seni ya. Sanki kendim yetmiyormuşum gibi, alevlendi yine bak sıkıntılar.

 

sen de yorum yaz

yorumlari kapat