Salı, Eylül 20, 2005

bakmayın kusuruma

Pek sayın Hayati Harley ile yemek yedik biz geldikten hemmen sonra, ablam, Koray ve ben. Söz tabii ki döndü dolaştı blog yazmaya geldi. Hayati bey bizim yazdığımız şekilde blog yazmanın çok hüzünlü olduğunu düşünüyor. Bizler yalnız insanlar olarak hayatımızı bu şekilde paylaşıyormuşuz. Biz de ona dünyanın bir ucundaki bir insanla aynı hisleri paylaşmanın ne zevkli bir şey olduğunu, yazmanın ne güzel bir iş olduğunu falan anlattık.

Bu hafta itibarı ile geleli iki haftadan çok oldu, Koray Enschede'ye geri döndü bile ve ben bir şey farkettim: Konuşmak içimdeki yazma isteğini tamamen öldürüyor. O kadar çok konuşuyorum ki her gün, her an, içimden bilgisayarın başına oturmak gelmiyor. Hayati Bey bir anlamda haklı galiba.

Ayrıca odamdaki bilgisayarın yavaşlığına, bozuk klavye ve fareye de tahammülüm yok, onun için yazılanları da okuyamıyorum,geri döndüğümde bu arayı nasıl kapatacağım acaba? Belki özet geçersiniz bana?

21 Eylül, 2005 09:24, Blogger Margot boyle dedi...

Hayati Bey bey bir yerde haklı. Ama yeni zamanlar yeni koşullar dayatıyor insana..Yazı yazmak uyum sağlamanın tek yolu gibi geliyor bazen..
ÖZleriz ve de bekleriz...

 
21 Eylül, 2005 10:29, Blogger şugibi boyle dedi...

çok doğru. yeterince konuşabilsem ( ki bu bütün bir güne tekabül ediyor ve dinleyecek adam lazım) bu günlüğü tutmazdım diye düşünüyorum.

ben özet geçiyim sana; yeni bişey yok, şahika kayıp.

acybyvxy: eziyet bu ya

 
21 Eylül, 2005 11:59, Blogger Donna Quijote boyle dedi...

özete ek:
özledik!

 
21 Eylül, 2005 16:50, Blogger YesilErik boyle dedi...

Evet, Hayati Bey gozlemlerinde hakli, en azindan blog yazmaya baslamayi tetikleyen yalnizlik oldu bende. Ama sonra farkettigim uzere cenem ne kadar dusse de bloga bir seyler ciziktirmek de ayri bir zevk. Artik bu isin geri donusu pek yok gibi gorunuyor. O yuzden ozluyoruz boyle iste :)

 

sen de yorum yaz

yorumlari kapat