Çarşamba, Ağustos 10, 2005

Hollanda'da gecen bir yil: Neler ogrendim?

Bugun Hollanda’ya tam olarak tasinmamin birinci yil donumu. Ya da baska bir deyisle yetiskin hayatima basladigim gunun yil donumu.

Ilk aylar baskin duygu ‘kayip’ti. Ailemi kaybetmistim, kocami seviyordum ama yine de ‘ailem’ annem ve ablamdi sanki, ‘sevgilim’in ne alakasi vardi ki? Statumu kaybetmistim (sanki Turkiye’de de padisah kiziydim da!) bir anda kendimi ‘gocmen’ olarak, Hollandaca konusmadigim, yabanci oldugum icin kucuk gorulurken bulunca icim acidi. Burada ‘hic kimse’ olmak ilk basta sinirimi bozdu. Lukslerimi kaybetmistim, hayatimda ilk defa ev gecindirip, ortak karar vermek durumundaydim. Guvenimi kaybetmistim, zira para kit, ihtiyaclar cok, vakit azdi.

Universitede en sevdigim hocam demisti, illa ki deneyin hayatinizda butun aliskanliklarinizdan kurtulup yabanci bir yerde var olmayi, kendinizi dunyadaki yerinize gore konumlandirirsiniz, faydali olur diye. Bilgi' de Hitleri eski bir Anadolu kavimi sanan insanlarin icinde parlak bir ogrenci olmak cok zorlamadi beni acikcasi. Ancak buraya geldigimde ne bilip ne bilmedigimi, ne ise yaradigimi ogrendim. Ben kendimi prenses, hayatimdaki tum degerleri daimi, insanlarin cogunu da bana hizmet etmek icin amade saniyormusum meger, hizla ogrendim. Kendime geldim.

Ne kadar sansli oldugumu ogrendim bir de, ozellikle Nisan ayinda saha calismasini yaparken, benim cok dogal, herkesin sahip oldugunu sandigim bir suru seyin baskalari icin hayal oldugunu, kadin olmanin , bazi insanlar icin hayata 5-0 yenik baslamak demek oldugunu farkettim. Daha acisi, butun bunlari ogrenmem icin ulkeme, insanlara taa buralardan bakmam gerekiyormus, Turkiye’de oldugum sure boyunca o kadar sadece kendimle ilgiliymisim, bunu ogrendim.

Sabretmeyi ogrendim. Hollandali’larin kivrak zekadan zerre kadar nasibini almamis insanlar oldugunu, akil yuruterek tek bir sey bile yapamadiklari icin resmi dairlerde her isini adim adim defalarca belirtmen gerektigini, her seyi tekrarlaman gerektigini ogrendim. Turkiye burokrasisinin zemzemle yunmus yikanmis kaldigini farkettim, rusvet denilen sisteme zaman zaman hayran oldum, cok aradim rusvet verme luksunu.

Uzun uzun kendimi ve Turkiye’yi anlatmaktan vazgectim. Babanin kac karisi var, kocan sokaga cikmana nasil izin veriyor, ama sen nasil icki iciyorsun, Latin alfabesine alisabildin mi gibi sorulara sacma sapan yanitlar verip dalga gecmeye basladim. Allahin hiyarlarinin yani baslarindaki ulke hakkindaki cahilliklerini bir konusmayla duzeltecek halim yok, enerjim yok. Ayni minvalden akademik hiyarliklara, Hollanda’nin butun bu politik dogruculuk hezeyanlarina, Turkiye delegesi olarak degil, kendim olarak yanit verdim, daha korkunc ve cahil sorularin bu akademik hezeyanlilardan geldigini korku ile farkettim.

Sevdigin biriyle evli olmanin ne kadar guzel oldugunu, Allah nazarlardan saklasin, Koray’in peygamber sabrina sahip oldugunu gordum. Butun huysuzlugumu, sinirimi, korkumu, endiselerimi dinleyip beni yatistirdigi icin, her gun beni mutlu etmek icin cirpindigi icin, her seyime sonsuz sabir gosterdigi icin ona bir daha ve bir daha asik oldum.

Super-kadin diye bir sey olmadigini, ayni anda tez, paper yazip, sayfalarca okuyurken evin bal dok yala olamayacagini, bes cesit yemek yapamayacagimi, jilet gibi utulu carsaflarim olamayacagini kabul ettim. Hic de muhim degilmis zaten, bunlar icin gerilip mutsuz olacagima tercihimi – en azindan bir sureligine- daha pis ve daginik ama daha neseli, muzikli, kahkahali bir evden yana kullandim, fena da olmadi galiba, ev isi konulu kavgalari aylardir etmedigimize gore.

Sonucta bir yilda cok sey ogrendim, azla yetinmekten, kendi kendine yetmeye kadar, hala da ogreniyorum. Koray'la birlikte olusturdugumuz yeni 'aile'yi seviyorum. Adeta kendimden memnunum, az zamanda bu kadar degisiklige uyum saglayabildigim icin. Kisa surer tabii bu his, bir kac saate kadar dert edecek baska bir sey bulurum yine.

10 Ağustos, 2005 13:28, Blogger şule&hatice boyle dedi...

ne kadar güzel yazmışsın Deniz. yazını okumak çok güzeldi.

 
10 Ağustos, 2005 14:07, Blogger fethiye boyle dedi...

Deniz, cidden cok iyi ifade etmissin ve ben senin bu yasadiklarini cok iyi anlayabiliyorum. Inan ki cok sasirdim ama Hollanda insaninin da buradakiler (ABD) gibi kivrak zekadan mahrum olduklarina ve Turkiye'yi cok iyi bilmemelerine (babanin kac karisi var vs) bana da develeriniz var mi diye sormualardi bir kac, ben de "gas istasyonu yoktur bizim ulkede, develer icin su istasyonlari kurulmustur" demistim. Allahin andavallisina laf anlatmaktansa!

GUzel, deneyimlerle dolu bir sene gecirmissin. Harika!

 
10 Ağustos, 2005 15:01, Blogger Koyubeyaz boyle dedi...

Atom karincam benim :)

 
10 Ağustos, 2005 17:00, Blogger doli incapax boyle dedi...

Okulun son senesinde -pek başarılı bi öğrenci olmayışıma güvenerek- Almanya'da master yapmak için burs başvurusunda bulunmuştum. Bir hafta kadar sonra -gariptir ki- 3-4 üniversite arasından seçim yapmam istendi, yabancı dil mülakatına davet edildim. Ve çok korktum. Tam da bu anlattıklarınız yüzünden çok korktum. Ama bir farkla tabii sizin kadar cesur olamadım. Yanımda benimle gelecek bir sevgilim de yoktu, aksine burada bırakmak zorunda kalacağım bir sevgili vardı. Yazdıklarınızı okuyunca yıllar sonra ilk kez düşündüm, neler kaçırdım acaba kendimi geliştirmek, olgunlaşmak, güçlenmek açısından. Kim bilir...

 
10 Ağustos, 2005 17:15, Blogger Deniz boyle dedi...

@ doli incapax: Cesaretim tamamen asktan ileri geliyordu benim de, yoksa ben degisikliklere kolay uyum saglayabilen,degisiklik seven, gozu kara biri degilim. Gel gor ki, asik olunca insan, hayat cok daha kolay geliyor gozune. Okul da ayni sekilde, Koray israr etmeseydi (ben aslinda bir sene evde oturmak ve dil kurusuna gitmek istiyordum) ne basvururdum, ne de onun destegi olmadan bitirebilirdim.
Yine de 'kacirilan' bir sey olduguna inanmiyorum ben, su ya da bu sekilde ayni sonuca ulasiyoruz, farkli yollardan gecsek de. Turkiye'de de kendi evime tasiniyor, is ariyor, calisiyor olsaydim o da bir mucadele olacakti. Burada fazladan bir tek yabanci bir yerdeyim.

 
10 Ağustos, 2005 23:52, Blogger Minik Patikler boyle dedi...

Harika anlatmissin ya cok hosuma gitti :) Allah seni sevdiklerine bagislasin nazarlardan saklasin.

 
11 Ağustos, 2005 10:03, Blogger yuvakuran boyle dedi...

Harika bir yorum, harika bir sentez. Kolay gelsin. Selamlar

 
11 Ağustos, 2005 10:14, Blogger doli incapax boyle dedi...

Bazen tek söz edilmese de küçük bir bakış gitme diyebiliyor, pişman olduğum söylenemez gerçi, iyi kötü kurulu bir düzeni oluyor insanın, alıştığı, bildiği. Dışına çıkmak için biraz destek-biraz dürtüklenmek gerekebiliyor. Hayatımın akışını birden bire değiştirisem, bişeyleri kaçıracağım, ıskalayacağım hissine kapılmıştım, şu anda olsa gene gidemem sanırım. Şimdi de yerine oturması gereken taşlar var. Dediğim gibi pişman da değilim zaten, sadece sizin yazınız düşündürdü beni. Hayatın farklı yollardan geçirse de, hepimizi götürdüğü bir yerler olduğu konusunda tamamen sizinle hemfikirim. Dün yorum yazarken aynı şey geçiyordu aklımdan aslına bakarsınız. (Kaderci bi yanım olduğunu kendime itiraf etmekten kaçınıyorum da:D )
Sizin açınızdan da herşeyin yolunda gitmesi dileklerimle...

 
12 Ağustos, 2005 15:55, Blogger YesilErik boyle dedi...

Allah allah, her gun burayi muhtelif kereler ziyaret edip de bu yaziyi nasil oldu kacirmisim anlamadim. Denizcim, cok harika anlatmissin. Okurken kendimden cok sey buldum. Nazar degmesin size. Tik tik tik, tahtaya vuruyorum elimi.

 

sen de yorum yaz

yorumlari kapat