Pazartesi, Temmuz 11, 2005

Soganli bira

Cumartesi gunu Amsterdam'a gittik arkadaslarimizi gormeye. Hava harikaydi, bir yerlerde disarda oturup sirtini isitacak kadar gunesli, trende terlemeyecek akadar serin. In de Wildeman'in kapisinin onune konuslandik.

Insanin basina ne gelenlerin epeyce bir bolumu meraktan geliyor, tasdik ettik bu sefer, soganli bira icerek. Iki yil evvel falan da, ayni yerde yanik lastik lezzetinde bir takim biralar denenmisti (denenmisti diyorum, ben oyle tuhaf tadlara acik degildim o zamanlar) sonucta cok eglenmis, Damrak'ta halay cekerek Turk'un gucunu dunyaya gostermistik. O gun bizimle tanisan insanlar -her nedense- bir daha hic gorusmediler bizimle. Ne diyordum ben, hah, bu soganli birayi once kendi hayalim zannettim, az evvel soganli bisi yedigim icin simdi tadi tuhaf geliyor diye dusundum. Sonra alcak sesle, bunun tadi sanki bir tuhaf diyecek oldum ki, herkes bu ani bekliyormus sanirim, hepimiz onayladik sogan tadi aldigimizi. Rastlarsaniz hizla kacilacak bir deneyim, aman yani.

Topluluk halinde grup olarak Turkce konusunca hep ayni sey oluyor: Insanlar once gozlerini kisarak tuhaf tuhaf birbirine bakiyor, ardindan kulak kabartmaya basliyor, sonra da dayanamayip nece konusuyorsunuz siz diye soruyor. Ben olsam bir masa dolusu koyu renk sacli, killi (killi olan sadece erkekler elbette) sigara icen insanin nereli oldugunu hemen bulurdum. Bu sefer bir amca Caner'i saatlerce esir alip merak ettigi her seyi sordu, kimbilir ne gibi sacma sorulara maruz kalmistir cocuk.

Daha guzel biralar ictik ama, o igrenc sogan tadinin uzerine. Papatya kokulu, bal tadli nefis bir beyaz bira (Andechs Weisse imis adi) ictim ki, bir daha bulana kadar sayiklayacagim onu herhalde. Baska da bisi olmadi, gece en son tren ile eve donduk, ben Amersforttaki aktarmadan eve gelene kadar sizdim, onun icin kolay geldi donmek.

Pazar gunu de sozu edilmeye degmez bir sekilde, camasir, yemek, yaris, gazete, televizyon ile, oyy yarin cok is var diye soylenerek gecti gitti.

11 Temmuz, 2005 18:02, Blogger AluminyumFolyo boyle dedi...

"Insanin basina ne gelenlerin epeyce bir bolumu meraktan geliyor" kikir kikir:)

 
12 Temmuz, 2005 08:03, Blogger mono boyle dedi...

ben de vişne birası denemiştim bi kez, krieg miydi neydi adı, tadı güzeldi ama.. neyse burdaki bira çeşidi, hala bi el+ayak parmaklarını geçmiycek sayıda malesef :(

 
12 Temmuz, 2005 14:28, Blogger ilber boyle dedi...

kim bilir diye düşündüm,koray bilir dedim.eskiden olsa kuzen,arkadaş aranırdı,blogspot çıktı ben de böyle oldum.
klavyemde harflerin üstündeki rakamları ve işaretleri kullanamıyorum. 1 hafta ayrıldım bilgisayardan döndüğümde böyleydi.
doktor neyi var klavyemin?

 
12 Temmuz, 2005 14:47, Blogger koray boyle dedi...

bir deneyelim ilber, bakalim sonuc cikacak mi:

- windows denetim masasindan (ya da 'control panel'den) klavye kismina girip bir bak bakalim dogru klavye mi secili. hardware kisminda dogru klavye gosteriliyorsa tamamdir (standard 101/102 key diyor benimkinde ama bu gavur klavyesi)

- eger windowsla alakali bir sorun yoksa bu durunmda klavyeni kendisinden ya da bilgisayara giden baglantisindan suphelenmek lazim. baglantiyi kontrol icin bir cikarip ufleyip yerine geri takmak, klavyenin kendisini test icin ise ancak bir baska bilgisayara takmak ya da bir baska bilgisayarin klavyesini o bilgisayara takmak lazim gelecek.

eger sorun klavyedeyse hic kasma yeni bir tane edin; 10$ civarinda bir katkin olsun uzakdogu ekonomisine :)

 
12 Temmuz, 2005 14:57, Blogger ilber boyle dedi...

56%& yazabiliyorum ama diğer sayı ve işaretler yok.1234567890 ları sağdan hallettik ama parantezler kesme işareti filan önemli ya bak buraya ünlem koyacaktım
klavyeyi değiştirmek lazım galiba:
gülemiyorum bile bununla:-
saol..

 
12 Temmuz, 2005 15:02, Blogger koray boyle dedi...

ben senin yerine de guleyim :)))

sadece goz ve burundan olusan smiley bence gerceginden daha komikmis :-

tebdili klavyede ferahlik vardir bence. bu meretlerin icinde bir plastik folyo var, onun uzerinde de tuslarin bastigi iletken noktalar. bir sey oluyor, misal cay dokuluyor, tozlaniyor ve bu iletkenler artik ise yaramaz oluyor. eskiden sokup temizlenebilirdi bunlar ama yeni klavyelerde temizlemek de o iletkene buyuk olasilikla zarar verdigi icin iyice bozuyor, insan elinde yuzkusur tane tusla kalakaliyor, isin kotusu o tuslarla tombala bile oynanamiyor.

 
12 Temmuz, 2005 15:15, Blogger şugibi boyle dedi...

ilber copy- paste ile idare et bence klavye alana kadar. mesela bunu ) kopyala. güleceğin anda ctrl+v. tamam işte. hatta yeni kalvye bile almana gerek yok.
bak
"é!'^#^+$%&/{([)]}=?\*-|

kopyala kopyala kullan. başka lazımsa söyle.

 
12 Temmuz, 2005 15:32, Blogger Deniz boyle dedi...

Su'cugum, cimrisin degil mi?:))
Bu halinle on yila kadar hanlar hamamlar, katlar yatlar edinirsin sen!

 
12 Temmuz, 2005 15:41, Blogger şugibi boyle dedi...

deniz bana kalsa edinirim ama kedi özellikle pc malzemeleri konusunda pek savurgan. bi de bi sürü para verip araba aldı. ev alırdım ben o parayla. kat kısmını tamamlamış olurduk:)

 
13 Temmuz, 2005 10:17, Blogger ilber boyle dedi...

:)süper bi öneri...
sugibinin tavsiyesi üzerine bir defaya mahsus kopyaladım..diğer işaretler için de nasıl teşekkür etsem bilemedim.minnettarım.

koray şu klavyenin içinden çıkanlar var ya adamı kendinden tiksindiriyor.
konuyu uzatayım:
ben monitörün üstüne kola dökmüştüm,gerçekten başarılı bi performanstı.ama bardağı neden oraya koyduğumu hala çözemedim...

 
13 Temmuz, 2005 10:33, Blogger koray boyle dedi...

biz kislik bere, atki gibi yunsel ihtiyaclarimizi klavyemizden temin ediyoruz desem inanir misin? daha da igrenclesecek olursam bu internet cafe isinde guzel para olabilir, adini da moher internet salonu koymakta bir beis gormuyorum :)

 
13 Temmuz, 2005 10:43, Blogger ilber boyle dedi...

bakma burdan belli olmuyo ama deli gibi gülüyorum.
hani bu kağıt gaste toplayanlar vardır ya,dediğin doğru aslında.bakir de bi alan sonuçta.
malzeme bol ve doğal,sonuçta organik giysi denen şey olabilir bu..hem fark yaratmış da oluruz...slogan bulalım kazaklar bereler için.

 
13 Temmuz, 2005 10:51, Blogger Deniz boyle dedi...

Ilbercim, sen bu igrenc adama uyup yapma boyle seyler, Koray sen de git az otede igrencles. Midemi kaldirdiniz sabah sabah.

Soylemeye gerek yok,klavyedeki killarin musebbibi ben degilim. Kamuoyuna yanlis intibalar vermeyelim.

 
13 Temmuz, 2005 11:01, Blogger ilber boyle dedi...

:-
aslında kadın kullanıcılar bizim için daha önemli saçlarının uzunluğundan dolayı./kısa saçlara karşı kampnya başlatıp el altından kadında kısa saç kanser sebebi mailleri yollanmalı/
koray,sen bi düşün,şirketi kuralım..net cafelerden mezkur malzemeleri toplayan bi firma olsun.
hem sen anladığım kadarıyla laboratura ar-geye yakın birisin,klavyeye bağlanabilen ve 30sn.de içindekileri emen bi aparat projesine de başlayalım,derim...
ben şimdi semtteki netcafelere bi akayım durum nedir?

 
13 Temmuz, 2005 14:49, Blogger koray boyle dedi...

eeohm! emir buyuk yerden oldugu icin sunu gosterip gideyim, iste board chow

 
13 Temmuz, 2005 16:39, Blogger YesilErik boyle dedi...

Deniiiiiiiz, dun aksam Murphy's ictim ben :) Tabii ki varmis burda da. Efenim, fena degildi. Goruntusu ayni guinness ama pek bi yumusakti icimi. Bi de icinde minik nitrojen topu vardi kutusunun. Ingilizler oyle iciyorlarmis biralarini, bardaga bosaltinca tap'tan dokuyormus efekti vermek icinmis, bunu da dun aksam ogrendim. Sonuc olarak guinnessi tercih edecegimdir. Corbaciyimdir ben de :)

 
13 Temmuz, 2005 18:10, Blogger koray boyle dedi...

yesilerik, o stout olan murphy's ve guinness varken bence esamisi okunmaz :) deniz'in bahsettigi red ale olan aslinda (murphy's irish red diye geciyor)

 
13 Temmuz, 2005 22:52, Blogger YesilErik boyle dedi...

Heee, peki o zaman. Onu da bi dahaki sefere denerim artik. Sagol Koray. Bu arada dun aksam blueberry'li bi bira varmis ama biz icmedik, siz de icmeyin arkadaslar.. Kotudur. Gerci sogan ve yanmis lastik aromalarinin yaninda yunmus yikanmis kalabilir :)

 

sen de yorum yaz

yorumlari kapat